3 Haz 2009
BAKİ ( 16. yüzyıl )
16. yüzyıl Divan şiirinin gerçek Türk kimliğini bulduğu ,yerli bir nitelik kazandığı, parlak dönemlerin başlangıcıdır.Baki bu dönemin büyük şairlerindendir.
Kanuni’nin ölümüyle şair Baki , en büyük desteğini, velinimetini kaybetmiştir. Şair, bir medrese odasına kapanarak duyduğu acıyı bir mersiye ile dile getirir.Mersiye, bilindiği gibi Divan Edebiyatı’nın ölüm acısını, ıstırabını dile getiren şiirleridir.Muhteşem Süleyman’ın inanılmaz ölümü karşısında bütün varlıkları ağlar görmek isteyen şair, duygularını gözyaşları ile şöyle ifade eder.
Olsun gamunda bencileyin zar u bi-karar
Afakı gezsün ağlayarak ebr-i nevbahar
Tutsun cihanı nale-i mürgan subh-dem
Güller yolunsun ah u figan eylesün hezar
Sümbüllerini matem edüp çözsün ağlasun
Damane döksün eşk-i firavanı kühsar
...............................................................
Gül hasretünle yollara tutsun kulağını
Nergis gibi kıyamete kadar çeksin intizar
Deryalar etse alemi çeşm-i güher-feşan
Gelmez vücuda sencileyin dürr-i şah-var
Ey dil bu demde sensin bana olan hem-nefes
Gel nay gibi inleyelüm bari zar zar
Aheng-i ah u naleleri edelüp bülend
Ashab-ı derdi cuşa getürsün bu heft bend
Başı Nef’i kadar derde girmese bile Baki de dilini tutamayan şairlerdendir.Zaten kaside ile hicviye daima beraber yürüyen nazımlardır.Ancak Baki’nin Nef’i’den farkı kendisine zarar vereceği ne inandığı kimseleri hicv etmemesidir.O ancak arkadaşlarını , kendi seviyesindeki kişileri hicveder.Bu konu ile ilgili bir hikaye şöyledir .
Baki bir gün tayin olunduğu vazifeye giderken Edirne’ye uğrar.Orada eski okul arkadaşı olan Edirneli Emri ve arkadaşları tarafından Edirne bağlarına ziyafete çağırılır. Kendisine “ Edirnemizi nasıl buldunuz ? “ diye sorarlar. “Doğrusu Cennet gibi yer , fakat içinde adem yok .” diyerek hepsini gücendirir.
Bunun üzerine başta Emri olmak üzere o mecliste bulunan şairler , Baki’yi hicv etmişlerdir.
Tuti Hanım , Kanuni Sultan Süleyman’ın haremindeki cariyelerden biridir. Bir gün bir boğaz gezintisine çıkılacağı sırada saraydan kayığa binerken birden ayağı kayar , sendeler , düşecek gibi olur. Baki hemen yetişir ,güzel cariyeyi ayağa kaldırır. Baki’nin bu hareketi , yardımı bir müddet sonra sarayda bir dedikodunun çıkmasına sebeb olur. Güya Tuti Hanım , Baki’nin ilgisini çekebilmek için böyle bir “ kaza” geçirmiştir.Yine bir rivayete göre de güzel ve kültürlü cariye şiirler yazıyor ve şiirlerini Baki’ye gönderip düzeltmesini istiyordur. Aralarında bir gizli gönül ilişkisi vardır.Saray bu dedikodularla çalkalanırken elbette olanlardan padişahın da haberi olur. Söylenilenlerin ne kadarının doğru, ne kadarının yakıştırma olduğu bilinmez ama çok sevdiği ve takdir ettiği bir şair olan Baki’yi, padişah , güzel cariyesini armağan ederek mükafatlandırır.
Baki ,Tuti Hanım için şu mısraları yazmıştır.
Giryan ol Leyli-veş n’ola sahraya salsa Baki’yi
Mecnun’un ab-ı çeşmine hak-i beyaban teşnedir
giryan:Ağlayan
Leyli-veş:Leyla gibi
ab-ı çeşm:Gözyaşı
hak-i beyaban:Çöl toprağı, kum
teşne:Susamış
Baki’ye patavatsızlıklarından dolayı kızan arkadaşları hicivlerinde bir çok kereler bu evliliği malzeme olarak kullanmışlardır.
Baki çirkince bir adammış.Bundan dolayı arkadaşları “Karga Baki “ derlermiş. Hanımının adı da Tuti (papağan) olunca çokça mizahi rivayetler çıkmış ortaya . Bir rivayete göre şair ile hanımı arasında geçimsizlik meydana gelmiş, sormuşlar “Tuti Hanım ne alemde ? “diye. Baki cevaben “ Birader , Tuti ,Tuti diye şunu uçurup durmayınız !O da beni m gibi karganın biri !” demiştir.
Arkadaşları Baki’nin bu sözlerini vesile tutarak hicviyeler yazmışlardır.
“Ne garip bir tesadüf Tuti (papağan) ile kargayı hemser (arkadaş) eylemişler de yine şikayeti karga etmektedir.”